İçimizde var olan yaratıcılık aslında günlük hayatın bir parçasıdır. Ancak, çoğu insan yaratıcılık gücünün farkına bile varmaz. Yaratıcılık, duyguları tanımayı ve ifade etmeyi, kendi ile iletişim kurmayı ve sorunlara farklı bir noktadan bakmayı sağlamaktadır. Sanatla terapi, içimizde varolan büyük gücün -yaratıcılığın- açığa çıkmasını ve bu güç sayesinde kendimizi ifade etmemizi, geliştirmemizi ve sorunlarla başa çıkabilmemizi sağlayan bir terapi tarzıdır. Resim, heykel, müzik, drama ve hikayeler yoluyla uygulanan sanat terapisi, kendimizi ve çevremizi farklı bir gözle algılamamıza, anlamamıza yardımcı olur.
Dışavurumcu sanat terapisi, kısaca kişinin kendi içindeki duyguları sanat yoluyla dışa vurma biçimidir. Bu terapi yönteminde boyalar, kurdeleler, renkli kağıtlar gibi elle tutulur malzemeler kullanılır ya da sanatın değişik dallarından faydalanılır. Resim, dans, müzik, drama bu terapide kullanılan çeşitli sanat dallarına birer örnektir.
1950’lerde ABD’de ortaya çıkan bu yöntem günümüzde de dünya çapında hızla yayılmaktadır. Sanat terapisinin bir terapi biçimi olarak ortaya çıkmasının hikayesi de oldukça ilginçtir. ABD’li psikologlar eski zamanlarda insanların mağaralarda çizdikleri resimleri incelemişler. Psikologların dikkatini bu kişilerin çeşitli katliamları, göçleri sanat yoluyla ifade ettikleri çekmiş. İlkbaharın ya da yazın başlangıcını neden kutladıkları, neden değişik ritüeller yaptıkları, dansın ne işe yaradığı gibi konular üzerine kafa yormuşlar. Ve bütün bunların insanları rahatlatıcı bir yönü olduğunu keşfetmişler. Sözle ifade edilemeyen bazı şeylerin sanat yoluyla ifade edilebildiğini görüp “neden bu yöntem terapide de kullanılmasın?” diye düşünmüşler.
Kısacası, dışavurumcu sanat terapisi sözün bittiği, yetersiz kaldığı yerde başlar. İnsanları iyileştirir, onarır, dönüştürür. Benzer bir yöntem olan psikodramada kişilerin problemleri doğrudan ortaya konmakta ve dolayısıyla daha sert geçişler yaşanmaktadır. Oysa ki sanat terapisinde geçişler çok daha yumuşaktır. Kişi kendisinin anlatmak istediği kadarını ortaya koyar. İstemediklerini ise kendisine saklar. Yani bu yöntemde doğrudan probleminiz hakkında konuşmak durumunda kalmazsınız. Bunun yerine, bu problemi sanat yoluyla, daha estetik, daha yumuşak bir şekilde ortaya dökersiniz.
Sanat terapisinde metaforlar ve semboller kullanılır. Yani ortaya dökülen şeyler problemi birebir yansıtmak zorunda değildir. Kişilerin kendi acılarıyla yüzleşmesi imkansız ya da çok zorsa bu yöntem etkin bir şekilde kullanılabilir. “Yaptığım şey bende değil, kağıt üzerinde. Benimle bir alakası yok. Sadece içimi döktüm, ama neye tekabül ettiğini bilmiyorum” düşüncesi insanların içindekileri daha rahat ortaya dökmesini sağlar.
Sanat terapisi malzemelerinde renk seçeneğinin çok olması önemlidir. Siyah ve beyaz mutlaka bulunmalıdır. Ayrıca farklı renklerin çeşitli tonları olmalıdır. Renk çeşitliliği duyguların tam olarak ifade edilmeleri için önem taşır. Çünkü günlük dilde kalıpların dışına çıkmak kolay değildir. Sanat terapisi ise dili kalıplardan çıkarır. Bu yöntem kişinin problemini yansıttığı, iç dünyasının bir aynası olduğu ve içeriği yaratılan üründe saklı olduğu için etkili olmaktadır.